15 Mayıs 2024 'Çarşamba Semineri': Prof. Dr. Ahmet Talimciler ile "Ekonomi-Medya ve Tüketim Üçgeni İçerisinde Değişen Futbol"
Fakültemiz İktisat Bölümü tarafından düzenlenen Çarşamba Seminerleri'nin bu haftaki konuğu, üniversitemizin İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ahmet Talimciler oldu. İlgili çalışmanın içeriği şu şekildedir;
Ekonomi-Medya ve Tüketim Üçgeni İçerisinde Değişen Futbol *
Futbolun 1980’li yıllarda ön plana geçmesinde dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerle, bu gelişmeleri sağlayan ideolojik yapı ile futbol arasındaki birliktelik etkili olmuştur. 1980’lerde tüm dünyada yaşanan liberal dalga futbolu da etkilemiş ve futbolun metalaşma sürecinin hızlanmasını sağlamıştır. Kültürel olanın ekonomik olandan ayrı tutulamadığı bu yeni dönemde kültür sanayileri (kitle iletişim araçları, turizm, boş zaman faaliyetleri, spor) ekonomi açısından vazgeçilmez faaliyetler haline dönüşmüşlerdir. Tüketim ideolojisi ve yaşam tarzının kitlelere benimsetilmesinde kitleleri etkileme gücü hayli yüksek olan futboldan yararlanılmıştır.
Bu yeni dönemde devletin piyasaya müdahalesini öngören ulusal kalkınma planları-politikaları ile ulusal düzeydeki rekabetin yerini serbest piyasa ekonomisi ve uluslararası rekabet almıştır. Neo Liberalizm ve serbest Pazar kriterlerinin (rekabet, üreticilik, serbest değişim, verimlilik) geçerli olduğu bir ekonomi politikası anlayışı tüm dünyada uygulanmaya başlanmıştır. Üretim anlayışındaki bu değişim toplumsal ve kültürel alanda da kendisini gösterecektir.
Kapitalizmin dönüşmesine ve dünyanın giderek tek bir Pazar haline getirilmesine yol açan bu yeni süreç Küreselleşme olarak nitelendirilmektedir. Boniface’e göre, futbol, küreselleşmenin son evresidir. Futbol imparatorluğu tartışmasız en evrensel imparatorluktur. Otoritesi çok daha eksiksiz ve sağlamdır, çünkü barışçıldır. “Futbol, küreselleşmenin demokrasiden, piyasa ekonomisinden ya da internetten kesinlikle çok daha fazla ilk örneğidir” (Boniface,2007:10-11).
Futbolun geniş kitleleri etkileyebilme gücü tüketim ideolojisi ile birleştirildiğinde, içinde yaşadığımız serbest piyasa ekonomisi için vazgeçilmez bir sektörün yaratılması sağlanmış olmaktadır. Pazarlamayı marka yaratmak olarak düşünecek olursak, markalaşma yolu ile ürün ya da hizmetinizin kullanıcıya daha basit ve etkili bir biçimde satılmasını sağlayabilirsiniz. İşte endüstriyel futbol olarak adlandırılan dönemde kulüplerin yeni işlevi de tam budur.
Kapitalizmin varlığını devam ettirebilmesinde en hayati unsur verimlilik ve karlılığın arttırılabilmesidir. Esnek üretim modeli sonrasında geliştirilen Toplam Kalite Yönetimi Anlayışı futbol ve futbol kulüpleri içinde kullanılmakta ve futbol kulüplerinin şirketleştirilmesi ve tıpkı birer ekonomik şirket gibi yönetilmesi sonrasında gelişen durum ve koşullara ayak uydurabilecek yeni ve çağdaş değerlere ‘vizyona’ sahip olabilmesi fikri, yine bu döneme özgüdür.
Futbol kulüpleri artık sadece birer sportif örgüt gibi hareket edemezler, onlar aynı zamanda birer ekonomik örgüt haline de dönüşmek zorundadırlar. Bu zorunda olmaları ise futbolu ve futbolun özünü yaralamaktadır. Çünkü futbol artık bir meta haline dönüşmüştür ve bu haliyle futbol, yaşantımızı yönlendiren tüketim kalıplarımızı şekillendirmek suretiyle oyun özelliğini yitirmek suretiyle iş’e dönüşmektedir.
Futbolcuların kulüpleri ile kurmuş oldukları yeni etkileşim tamamen paraya endeksli ve kısa süreli yeni bir anlayış üzerinde yükselmektedir. Takımların kimliklerine etkisi bulunan sembol futbolcuların nesli artık tükenmiştir. Futbol, bugün gelmiş olduğu nokta itibari ile taraftarın kulüpleri ile kurmuş olduğu birlikteliğin uç noktasına gelmiştir. Bundan sonraki aşamada futbolun, taraftarlar ile kurmuş olduğu birliktelik eskisi kadar güçlü ve candan olmayacaktır.
Artık bu birlikteliği belirleyecek olan duygu, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi tüketim ve bu tüketimi sağlayacak para olacaktır. Futbolun endüstrileştiği bu yeni dönemi ‘Futbol A.Ş’ kitabında ele alan Authier’e göre; kulüplerin mülkiyetinin çok uluslu şirketlere, iletişim şirketlerine, pazarlama gruplarına geçtiği bir sporda uygarlık değişimidir söz konusu olan. Yeni yaklaşım, sportif sonuçların yapı taşlarından sadece birini oluşturduğu bir küresel ekonomik stratejiyi gerektirir. Artık işin merkezinde görüntülerin ve yan ürünlerin satılması yer almaktadır.
“Küreselleşme akıntısına katılan, bütün sınırları (fiziksel, zihinsel ve ahlaki) yıkan futbol, evrenselliğini yitirip akılcılaştırılmış ve sıradanlaştırılmış basit bir eğlence endüstrisine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu endüstrinin tek amacı azami mali verimliliktir. Bugün yeşil sahaların çimleri kaldırılırsa, altından yeşil banknotlar çıkar, başka bir şey değil. Meşin yuvarlak, küreselleşmenin lüks ve baştan çıkarıcı aynası olarak, halklara çağdaş liberal Mesihçiliğin yeni değerlerini kabul ettirmede etkili bir araç olabilir. Küreselleşmiş futbol bir emperyalizm biçimidir ve imparatorluklar er veya geç çökmeye mahkumdur” (Authier, 2002 : 88-98).
Futbolun artık futbol olmadığı bir dönemi yaşıyoruz, bu dönemde futbol bir ‘business’ olarak ülke içindeki paranın ve gücün tam orta yerinde yer alıyor. Futbolu konuşmak artık aynı zamanda bu iktidar ilişkilerini ve paranın egemen olduğu değerleri de konuşmak anlamına geliyor. Futbolun, özellikle tüketim toplumunun oluşturulması sürecinde etkili olduğunu ortaya koyabileceğimiz en güzel örnekleri; ulusal ligler içinde takımı şampiyon olan taraftarlar için ‘kendi renklerini’ taşıyan ürünlere yönelmesi ve şampiyonluk kutlamalarının aynı zamanda bir eğlence ve tüketime yönelmesi şeklinde yaşanırken, özellikle şampiyonlar ligi finali ya da dünya kupası organizasyonu döneminde futbola yatırım yapan şirketlerin Pazar paylarının yükselmesi, ürün satışlarının artması biçiminde gerçekleşmektedir.